III. Millî Kültür Şûrâsı
T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI
III. MİLLÎ KÜLTÜR ŞÛRÂSI MİMARÎ VE KÜLTÜR KOMİSYONU
SONUÇ RAPORU ÖZETİ
Başkan:
Suphi Saatçi, Prof. Dr.
Üyeler:
Aynur Can, Doç. Dr.
Baha Tanman, Prof. Dr.
Celâleddin Çelik
Kamil Uğurlu, Dr.
M. Hilmi Şenalp
Mehmet Öğün
Murat Gül, Prof. Dr.
Namık Erkal, Doç. Dr.
Uğur Tanyeli, Prof. Dr.
Yusuf Civelek, Doç. Dr.
Editör: Emir Osmanoğlu
Raportörler: Yeliz Tekin, Fatma Sezin Doğruer
3-5 Mart 2017 tarihlerinde İstanbul Lütfi Kırdar Kongre Merkezinde toplanan III. Millî Kültür Şûrası’nın Mimarî ve Kültür Komisyonu, Türkiye’nin mimarlık alanında yaşadığı sorunları tartışarak önce durum tespiti yapmış ve yaşanan sorunları ele alarak çalışmıştır. Üç gün boyunca süren çalışmalar sonucunda mimarlık ve kültür ilişkileri bağlamında geleceğe yönelik bazı önerilerde bulunulmuş, “Mimarî ve Kültür” kapsamında daha iyi bir gelecek için bir perspektif çizilmiştir. Buna göre Bugün, Yarın ve Tavsiyeler başlıkları altında aşağıda sıralanan maddeler üzerinde mutabık kalınmıştır.
A. BUGÜN
- Nüfus, kentlerde dramatik olarak artmış; barınma sorunlarını çözecek güvenli, sağlıklı, altyapısı düzenlenmiş yaşam çevrelerinde iskân politikaları geliştirilememiştir.
- Modernitenin şehir algı ve anlayışı, şehri alım-satım değerine indirgeyen bir meta haline getirmiştir.
- Yukarıda bahsedilenlerin neticesinde yapılan birçok yeni şehircilik faaliyeti ve bina binlerce yılda özenle oluşan şehir medeniyetini tahrip etmektedir.
- Denetimsiz kentleşme ve yapılaşma süreci, sadece teknik, estetik değil Türk insanının birçok ahlaki ve moral değerlerini de aşındırmıştır. Böylece kimliksiz ve birbirine benzeyen kentler oluşmuştur. Kentsel dönüşüm uygulamalarında mimarlar ve mimarlık devre dışı bırakılmıştır.
- Mimarlık ve şehircilikte gelenekselin ihyası konusu yanlış yorumlanmakta, birçok yeni yapının üzerine yüzeysel bir yaklaşımla yapıştırılan ‘Selçuklu ve Osmanlı motifleri’ ile sahte bir tarih yaratılmakta, sahih gelenek mağdur edilerek, değerlerimiz yıpranmakta ve bu yoldaki özgün mimari kimlik arayışlarının önü kapanmaktadır.
- Günümüzde konut mimarisi mahalle kültüründen uzak; toplumsal ve bireysel değerlerin gelişimini engelleyecek biçimde ele alınmaktadır.
- Son yetmiş yılda yapılan camilerin büyük bir kısmı hem inşaat kalitesi hem de estetik yönden son derece niteliksiz yapılar olarak inşa edilmiştir.
- Birbiri ardına kurulan mimarlık okullarında, yetersiz öğretim üyesi sayısı, yüksek öğrenci kontenjanı ve kısıtlı altyapı sorunları yanında mimarlık eğitiminin niteliksel yönüne de önem ve özen gösterilmemektedir.
B. YARIN
- Düzeyli bir mimari ve şehir medeniyeti ihdas edebilmek için, önce sahibi olunan kültür ve sanat mirasının ve geleneğin taşıdığı özün fark edilmesi gerekmektedir.
- Kentlerin planlanması ve imarında, mimarlık pratiği ve teorisinin şekillenmesinde tarihi tecrübenin nirengi noktası olarak ele alınması gerekmektedir.
- Mimaride tarihsel ve kültürel süreklilik tezi ile kuşaklar arası ve zaman katmanları arasında uyumun ve sürdürülebilirliğin sağlanması gerekmektedir.
- İnsanları sosyal ve fiziki olarak ayrıştıran, çok katlı kapalı yerleşmelere alternatif özgün bir konut ve yerleşme politikası geliştirilmelidir.
- Kentsel arazilerin spekülatif değer artışları kayıt altına alınmalı; sosyal doku dikkate alınıp, kullanıcıya rağmen planlamalar artık yapılmamalıdır.
C. TAVSİYELER
- Ahlaki öncelikleri ve sınırları olan, tabiata, yapı malzemelerine, kendinden önce inşa edilmişlere, bütün canlılara ve hatta henüz doğmamış kişilere karşı mesuliyet taşıyan, onları incitmekten ve haklarını çiğnemekten çekinen bir mimari tavır geliştirilmelidir.
- Yeni cami yapımı konusunda yaşanan kargaşa ve başıboşluk ortamının her şeyden önce denetim altına alınması gerekir. Camilerin özgün ve özel tasarımlar olmasına devletin zemin hazırlaması ve meslekî özgürlüğü himaye etmesi önem arz etmektedir.
- Tarihsel ve sosyolojik olarak toplum hafızasında yer etmiş mekan ve yapılara yönelik fiziki müdahalelerde, herkesi ilgilendiren ve etkileyen yeni yapıların inşası, mevcutların yenilenmesi, restorasyonu veya yıkılmasından önce kamuoyunun bilgilendirilmesi, projelerin tartışmaya açılması sağlanmalıdır.
- Devlet arsa spekülasyonu üzerinden sağlanan rant ekonomisine altlık oluşturan, şehir arazisinin imar artırımı yoluyla el değiştirerek çok katlı yapılaşmaya imkân sağlamasını önlemeli; bu amaçla yeni yerleşmeler politikasını belirlemeli; ülke, bölge ve kent ölçeğinde planlama çalışmalarına ağırlık vermelidir.
- Yeni mimarlık bölümleri açılmamalıdır. Mimarlık eğitiminin kalitesi yükseltilerek, eğitim/öğretim süresinin 5 yıla çıkartılması; mezunların uygun bir süre tecrübe edindikten sonra imza yetkisi kazanması; mimarlık ve inşaat uygulamaları için daha fazla ara eleman yetiştirilmesi düşünülmelidir.
- Mimarlık ve genel olarak tasarım öğretimi alanında, tek bir doğru modelin söz konusu olmayışı nedeniyle, fakülteler arası farklılaşmalara ve model arayışlarına açık bir çeşitlenmeye imkân tanınmalıdır.
- Tarihimizde olduğu gibi mekân ekonomisini dikkate alan, çok amaçlı kullanımı teşvik eden, hızlı ve düşük maliyetle inşa edilecek, sağlıklı, güzel evler ve üç kuşağın birlikte huzur içerisinde yaşayacağı; ulaşım, yeşil alan, hava kirliliği sorunu bulunmayan yeni yerleşmelerin tasarlanmasına imkân sağlanmalıdır.
- Alternatif konut inşa yöntemlerini özendirecek adımlar hızla atılarak ahşap, hafif çelik, uygun bölgeler için de kerpiç teknolojisi gündeme getirilmelidir.
- Deprem kuşağında yer alan Türkiye’de binaların depreme dayanıklılığını sağlamak için, statik hesap yöntemlerinin haricinde, doğru yapısal standartların tespit edilmesi gereklidir.
- Türkiye’de zengin bir tarihi yapı stoku bulunduğu dikkate alınarak, tarihi dokunun yoğunlaştığı alanlarda yapılaşmanın azaltılması, niteliklerinin artırılması ve mevcut yapıların kent yaşamına kazandırılması bir imar politikası olarak benimsenmelidir.
- Hazine arazilerinin mülkiyeti, altyapısı sağlanarak düşük maliyetlerle toplumun ihtiyacına sunulmalıdır. Bu model, kentsel dönüşümde yaşanan sorunlara alternatif bir cevap olabilme potansiyeline sahiptir.